Canlıların en küçük yapı taşına hücre denir. Tüm canlılar, hücre denilen küçük mikroskobik yapılardan meydana gelir. Bütün hücreler birer fabrika gibi çalışır. Canlılık için çok büyük öneme sahip biyokimyasal tepkimeler, hücrelerde gerçekleşir. Canlıların yaşamını devam etmesi için gerekli bir sürü hayatsal olayı hücre mekanizmasına borçluyuz. İşte canlı biliminin temelini bu küçük yapılar oluşturur. Bazı canlılar bir hücreden meydana gelirken bazıları da birden çok hücrenin bir araya gelmesiyle oluşurlar. Amip, paramesyum, öglena gibi canlılar bir hücreden, bitki ve hayvanlar ise birden çok hücrenin entegresiyle meydana gelirler.
Hücre, temel olarak hücre zarı, sitoplazma ve nükleik asitlerden oluşur. Hücre bu üç temel yapıyla bir bütünlük oluşturur. Bu üç temel yapıdan birinin yokluğu, hücrenin yapısında bozulmaya sebep olur.
Hücreler genellikle gözle görülmeyecek kadar küçük mikroskobik yapılardır. Buna karşın gözle görülebilecek büyüklükteki hücreler de vardır. Günlük tükettiğimiz tavuk yumurtaları birer hücredir. Hayvan hücreleri genellikle yuvarlak olup ihtiyaca göre şekil değiştirme özelliğine sahiptirler. Bitki hücrelerinde ise hücre çeperinden dolayı hücre geometrik şekiller alır ve hayvan hücresinde olduğu gibi şekil değiştirme kabiliyetine sahip değildir. Bunlara karşın sinir hücrelerimiz uyartı iletimini daha iyi gerçekleştirmek için uzunca bir yapı sergilemektedirler.
Normal bir hücrenin %72 kadarı ile embriyonik ve meristematik hücrelerin %90'ını inorganik bir madde olan su oluşturur. Hücrenin geri kalan yapısını genel olarak organik maddeler, çok az bir kısmını da inorganik maddeler oluşturur. Bir hücrede en çok bulunan organik elementler karbon (C), hidrojen (H), oksijen (O2) ve azot (N)'tur. Bunlara ilaveten kükürt (S) ve fosfor (P) da bulunur. Kükürt genel olarak protein ve bazı karbonhidrat şekerlerinde, fosfor ise nükleik asit ve ATP'nin yapısına katılır. Bu organik elementlerden en çok bulunanı karbon elementidir. Karbon bu elementler için iskelet oluşturur. Dolayısıyla dünyamızda canlılık karbon temellidir. Bu organik elementler hücrenin temel yapısal ve işlevsel molekülleri olan proteinleri, karbonhidratları, yağları (lipidleri), enzimleri, nükleik asitleri, vitaminleri, ATPyi ve hormonları meydana getirirler. İnorganik elementler ise genel olarak Kalsiyum (Ca), Magnezyum (Mg), Potasyum (K), Çinko (Zn), Demir (Fe), Sodyum (Na), Bakır (Cu), Klor (Cl), ve İyot (I)'tur. İnorganik maddeler su içerisinde kolay çözündüklerinden dolayı bu elementler genelde hücrede iyonlar halindedirler. Hücrede miktarları çok az olmasına rağmen hayatsal olayların devamı için önemli bir yere sahiptirler. Örneğin magnezyum, kloroplastlarda ışık yakalayıcı pigment olan klorofilin yapısına katılan temel inorganik elementtir. Potasyum ve sodyum sinirsel iletimdeki noronlarda impuls (ileti) un iletiminde rol oynar. Yine sodyum, kalsiyum, potasyum ve klor hücrenin dolayısıyla vücudun PH ve ozmotik dengesini sağlarlar. İyot gibi elementler de hormonların yapısını teşekkül ederler. Kısaca hücrenin yapısı organik ve inorganik maddelerden meydana gelir.
Hücrenin keşfi
Hücre ile ilgili ilk çalışmalar 17. yüzyılda optik fizikteki gelişmeler neticesinde mikroskobun keşfi ve geliştirilmesiyle başlamıştır. 1665 yılında Robert Hooke isimli bilim insanının şişe mantarından aldığı kesiti geliştirdiği mikroskop altında inceleyerek gördüğü bal peteği şeklindeki odacıklara cellula ismini vermesiyle hücrenin keşfini yapmıştır. Robet Hooke'nin görmüş olduğu bu yapılar şişe mantarı hücrelerine ait cansız hücre çeperleriydi.
Aynı dönemde Leeuwenhoek kendi yaptığı ve daha çok büyütme yapan mikroskop sayesinde, durgun sudan aldığı örnekte ilk mikroskobik canlıları görmeyi başarmıştır. Bütün bu gelişmeler ışığında 19. yüzyılda geliştirilen mikroskoplar sayesinde hücrenin iç bileşenleri de görülmeye başlanmıştır. 1838 yılında Matthias Jakop Schleiden isimli bilim insanı tüm bitkilerin hücrelerden meydana geldiğini ileri sürdü. Aynı çalışmaları hayvanlar üzerinde yapan Theodor Schwann ise tüm hayvanların hücrelerden oluştuğunu ortaya koymuştur. ve Her hücrenin kendinden önceki bir hücrenin bölünmesiyle oluştuğunu ortaya atan Rudolf Virchow ile hücre teorisi temellendirildi.
1885 yılında oluşturulan hücre teorisine göre:
- Tüm canlılar hücrelerden meydana gelmiştir.
- Hücreler tüm canlılar için yapısal ve işlevsel birimlerdir.
- Her hücre kendinden önceki bir hücrenin bölünmesiyle meydana gelmiştir.
- Hücreler aralarında örgütlenerek belli yapıları meydana getirirler. Bu yapılara doku denilmiştir.
Tüm bu çalışmalar neticesinde hücrenin temel olarak üç kısımdan oluştuğu görülmüştür. Bunlar; hücre zarı, hücre sitoplazması ve nükleik asitlerdir.
Gelecek yayınlarımızda görüşmek üzere! Takipte kalın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder